top of page

Önlenemeyen Konut ve Barınma Krizi

metincanucar

Konut veya barınma hakkı, temelini Uluslararası metinlerden ve T.C. Anayasasından alan her bir T.C. vatandaşının insan onuruna yakışır şekilde hayatını idame ettirmesi için gereken temel hak ve hürriyetler arasındadır. AY madde 53’te “Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler.”[1] demek suretiyle barınma hakkını güvence altına almayı amaçlamıştır.


              Geçmiş dönemlerde ulaşılması oldukça rahat olan bu hakkın günümüz Türkiye’sinde giderek zorlaştığına, vatandaşlarımızın başını sokacak bir yuva bulmakta güçlük çektiğine şahit oluyoruz. İçinde olduğumuz bu durum, en tabii bir hak olan barınmayı adeta krize çevirmiştir. Akdeniz’in incisi, turizmin başkenti olan Antalya da ne yazık ki bu krizden çok ciddi şekilde etkilenmiştir. Daha da ileri giderek bu krizin çıkmasında Antalya’nın da etkisinin olduğunu söylemek çok da yanlış olmayacaktır.


              Barınma krizini; Rusya-Ukrayna savaşı, Türk Lirasının döviz karşısındaki değer kaybı, inşaat maliyetlerinin artması ve yükselen enflasyon çerçevesinde ele aldığımızda Antalya’nın bu konudaki etkisini daha iyi görebiliriz. Siyasi iktidarın birtakım ekonomi politikaları (nas) nedeniyle 2021 yılı başından itibaren enflasyon kendisini yavaş yavaş hissettirmeye başlamıştı. Bu durum konut fiyatları ve kira bedelleri bakımından ise pek etkisini göstermemişti. Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaş ise, bu krizin fitilini ateşleyen sebeplerin başındaydı. Bu savaş öncesinde tatil amacıyla şehrimize gelip dönen Rusya-Ukrayna vatandaşları, savaşın ardından ülkemizi ve şehrimizi güvenli liman görerek şehrimize göç etmeye başlamıştır. Her ne kadar savaş öncesinde başta Konyaaltı ve Alanya ilçelerimize yerleşen Rusya-Ukrayna vatandaşları olsa da bu yerleşmeler herhangi bir barınma krizine neden olmamıştı.


              Rusya-Ukrayna vatandaşlarının şehrimize gelmesinin ardından döviz ile barınma ihtiyaçlarını karşılamaları barınma krizinin temellerinin atılmasına neden olmuştur. Döviz ile kira bedeli alma fikri Türk lirası’nın değer kaybettiği zamanda ev sahiplerine hoş gelmiş olacak ki, ev sahipleri daha yüksek bedelden evlerini kiraya vermek için kiracılarının evi tahliye etmelerini istemeye başlamıştır. Bu taleplerin artması ilk etapta kiracılar için çok sorun teşkil etmemiştir. Zira benzer konumda ve niteliklerde hemen hemen aynı fiyattan yeni bir daire tutmak mümkündü. Ancak geçen zamanda döviz cinsinden kira bedeli anlaşmalarının artması Türk lirası üzerinden verilen dairelerde de etkisini göstermeye başlamış ve evi tahliye eden kiracılar aynı ya da yakın bedelden daire bulamamaya başlamıştır. Kiraya verenler açısından bu durum ilk başlarda iştah açıcı olsa da zamanla bu durumun hem kiraya verenler hem de kiracılar açısından barınma krizine dönüştüğüne şahit olduk.


              Tahliye sonrasında istediği daireyi tutamayacağının farkına varan kiracılar eskiden olduğu gibi talep üzerine daireyi tahliye etmemeye başlamış ve hukuki haklarını öğrenme ihtiyacı hissetmiştir. Bu durum biz hukukçuların kira hukukuna bakışımızı değiştirmiştir. Gelen 10 telefonun 6-7’si “kiracıyı nasıl çıkartabiliriz ?” ya da “ev sahibim beni çıkartmak istiyor ne yapmalıyım ?” olmaya başlamıştır.


              Her iki taraf kendi açısından haklı sebeplere dayansa da bu haklı sebepler barınma krizin gerçeğini değiştirmemektedir. Ev sahipleri, kiracılarının rayicin çok altında kira bedeli ödemesi nedeniyle kiracılarını çıkartmanın yollarını aramaya başlamıştır.


              Kiracılar ise evi tahliye etmeleri halinde çok yüksek bedellerden yeni daire kiralayacağı için tahliye sürecini uzatmaya yönelik yollara başvurmak zorunda kalmıştır. Kiraya veren ve kiracılar arasındaki bu anlaşmazlıkların adliyedeki kira uyuşmazlıklarının ciddi şekilde artmasına neden olduğu hepimizin malumudur.  Barınma krizi, kiraya veren açısından rayicin altında kira bedeli almaya katlanma; kiracılar açısından ise çok yüksek tutarlardan kiraya çıkma olarak kendisini göstermiştir.


              Sadece daire kiralama yönünden değil satın alma açısından da barınma krizinin olduğunu söylemek gerekecektir. İnşaat maliyetlerinin artması, banka kredi faiz oranlarının yüksek olması ve siyasi iktidarın bu konuda etkin politikalar izleyememesi vatandaşların daire sahibi olması önünde büyük engel oluşturmaktadır.


              Konut fiyatları ve kira bedellerinin fahiş şekilde artması en temel hak olan barınma ihtiyacını ne yazık ki krize çevirmiştir. Vatandaşlarımızın çoğu, gelirlerinin büyük kısmını barınma ihtiyacını karşılamaya ayırmak zorunda kalmıştır. Enflasyon, her alanda kendisini gösterdiğinden barınma krizi, beraberinde geçim sıkıntısını da getirmiş ve toplumun alım gücü yok olacak seviyeye gelmiştir.


              Barınma krizinin çözümünde siyasi iktidarın izleyeceği politikaların belirleyici olacağı konusunda şüphe yoktur.  Ancak geldiğimiz aşamada bu yönde adımlar atılmadığını daha doğru bir ifadeyle konunun gündeme dahi alınmadığını üzülerek görüyoruz. Bu krizi merkezi yönetimin başlatacağı politikalarla aşmak mümkün olacağından bu noktada yerel yönetimlerin de krize karşı çözüm üretmesi mümkün olamamaktadır. Merkezi yönetimin izleyeceği politikalar yerel yönetimlerle uyum içinde yürütülmesi halinde bu krizin zaman içinde aşılacağını, daha aydınlık ve ferah günleri yaşayacağımızı söylemek mümkün olacaktır.

Av. Arb. Metincan UÇAR


23 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

1 Comment


sametalgan1
4 gün önce

Harika ve çok faydalı bir yazı olmuş. Tebrik ederim...

Like
bottom of page